30 Temmuz 2013 Salı

DENİZ GEZMİŞ KİMDİR ?

 Türkiye Halk Kurtuluş Ordusunun kurucusu, 25 yaşında iki dava arkadaşı ile birlikte idam edilen Sosyalist devrimcidir.
27 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Dedeleri Rize'nin İkizdere ilçesine bağlı Cimil köyündendir, kökleri Konya'dan bir vesile ile göç etmek zorunda kalmış Oğuzlara dayanır. Babası Ilıca (yeni adı:Aziziye), Erzurum nüfusuna kayıtlı ilköğretim müfettişi Cemil Gezmiş, annesi ise Erzurum'un Tortum ilçesinden ilkokul öğretmeni Mukaddes Gezmiş'tir. Ailenin üç erkek çocuğundan ikincisidir. Ağabeyi Bora Gezmiş, hukuk fakültesinden ayrılıp bankacılık yapmıştır. Kardeşi Hamdi Gezmiş ise, mali müşavir.
Gezmiş, ilk ve orta öğrenimini Sivas'ta, liseyi İstanbul'da okudu. Henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu.. Kendine rol model olarak Che Guavera'yı belirlemiştir.
1965 yılında Deniz Gezmiş(sağ üstte)
Deniz,gözaltına alınırken
1965'ten sonra, Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 1965'te Türkiye İşçi Partisi (TİP)'-nin Üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 Kasım 1966'da İstanbul ÜniversitesiHukuk Fakültesine girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968'de "Devrimci Hukukçular Örgütü"'nü kurdu. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen toplantıda konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. 
Ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Devran Seymen, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)'ni kurdu. 1 Kasım 1968'de TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) , AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD büyük elçisi Kommer' in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.10 Kasım günü Anıtkabir'de biten yürüyüşte anı defterine Deniz'in önderlik ettiği grup şunları yazdı:

“Milli kurtuluş yolunda Amerikan emperyalizmine karşı gerçekten İZİNDEYİZ. Milli Kurtuluş mücadelesi yok edilemez onu yok etmek için BÜTÜN TÜRK MİLLETİNİ yok etmek gerekir.”
İstanbul Üniversitesinde sağcı güçlerin 16 Mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da TMGT' nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül'e kadar Filistin'de gerilla kamplarında kalan Deniz Gezmiş, 1 Eylül 1969'da, 10 Haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesinden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesinde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ancak Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969'da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yer aldı. Soygundaki amaç, örgüt adına para temin etmekti. 4 Mart 1971'de dört ABD'li askerin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldılar.

25 Aralık 1970'de Amerikan Büyük elçiliğine yaylım ateşi açılmasından, 4 amerikalının kaçırılması ve çavuş Finley'in rehin alınması gibi faaliyetlerde bulundu.Hiç kimseyi öldürmemiştir ve silahını yalnızca emperyalist kuvvetlere doğrultmuştur. Hatta yargılandığı sıkıyönetim mahkemesinde ''103 tane ABD üssü olan bir ülkede bizim vatan hainligi ile suçlanmamız gülünçtür.Siz bu suçla kendinizi yargılayın !'' demiştir.   
12 Mart Darbesinin ilk günlerinden sonra Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile birbirlerini kaybettiler. Aslan o esnada Elmalı'da iken, Gezmiş ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas'ın Gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve Kayseri'ye getirildi.
Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no'lu Mahkemesinde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO-1 Davasında TCK'nin 146.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı.İdam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. İsmet İnönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek Bülent Ecevit ile birlikte red oyu kullanır. AP genel başkanı Süleyman Demirel ise infazdan yana oy kullanır. Mahkumların özür dilemesi istenir. Hiçbiri yaptıklarından özür dilemez. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ise idamları onaylar.
İdam edilmeden önce Alman Der Spiegel dergisinde çıkan son yazısında "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! yaşasın marksizm-leninizm. yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! kahrolsun emperyalizm!" dediği belirtildi. İdama tanık olan avukatı Halit Çelenk'e göre ise son sözleri "Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm'in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler" olmuştur.
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ulucanlar Ceza evinde asılarak idam edildi. 52 dakika can çekiştiği sonradan ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni ilmiğin çift katlı olması, Gezmiş'in boyunlu kazak giymesi ve güçlü bir vücut yapısına sahip olmasıymış. İdam yaftaları sonradan müze olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne Anadolu Ajansı muhabiri Burhan Dodanlı tarafından bağışlandı. 

DENİZ GEZMİŞ'İN SÖZLERİ

  • Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm'in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler" olmuştur
(İdam sehpasında)
  • Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen soytarılığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim.
  • Hass...tir be! Sen kimsin beni tevkif edeceksin?!
(Gemerek yakınlarında yakalandığı yerde, saklandığı çukurdan çıkıp güvenlik kuvvetlerine doğru yürürken önüne çıkıp "Ben Emniyet Müdürüyüm seni tevkif ediyorum" diyen polise)
  • İddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur, iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz ve Türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız.. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz.
  • Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık.
  • Öteden beri arz etmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa’nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa’yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler.İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır, Türkiye Cumhuriyeti anayasasının hukukuna karşı,reformlara karşıdır.
  • Abi iki gün öncesine kadar Birinci içiyorduk. İdamlar kesinleşince hiç değilse iki gün uçlu (filtreli) sigara içelim dedik!
(İdam edildiği gün, avukatı Halit Çelenk'e, ailesine son mektubunu yazdırdığı masanın üstünde duran filtreli sigara paketini açıklıyor.)
  • Mekteb-i Hukuk'un güruh-u serseriyesini topla da açıklama yapalım!
(İstanbul Üniversitesi işgali sırasında, işgalin kaldırılması için görüşmeye gittiği dönemin İstanbul Valisi Vefa Poyraz'ın yanından döndüğünde, kapıdan girer girmez bir arkadaşına söylediği ilk söz)
  • İddianamede geçen ve bana atfedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. Ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve 'halka ve orduya karşı kullanırım' şeklinde beyanda bulunmadım.
  • Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik.
  • 35 milyon metrekare vatan toprakları işgal altındayken, bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. Mustafa Kemal sağ olsaydı çok şaşırırdı. Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. Anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeble anayasal bir davranışta bulunduk.
  • (Son mahkeme savunmasında)Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum
  • Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!
  • (İddianamede) Fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetinide küçük görmeye başladılar. Sadece Mustafa Kemal tarafını beyan ediyorlardı. şeklinde bir cümle mevcuttur. Bunu kesin olarak reddediyorum. Asla Kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor. Gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa, onlar da bizleriz, sahip çıkmayanlar da ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyenler gene bizleriz, anayasayı uygulatmayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve o kişiler bugün bizim kellemizi istemektedirler.
  • Biz stratejik olarak düşüncemizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlar altında olursak olalım, bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncemizi herzaman açıkça ifade ederiz. Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkartacaktır, buna da inanıyoruz.
  • Profesyonel devrimci bügünün Türkiye'sinde kendini hayatı boyunca Türkiye'nin bağımsızlığına adayan kimsedir.
  • Türkiye'nin bağımsızlığından başka birşey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye adına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.
  • Sen bir kulsun, kul olarak kalacaksın.
(Kayseri valisine)
  • Her ölen, bir kişilik ölümünü ölmüş.
(Vietnam'da ölenler için)
  • Şekibe ablaya selam söyle. Bize çok emeği geçti...
(İdama götürülürken avukatı Halit Çelenk'e son söylediği söz. "Şekibe abla", Halit Çelenk'in eşidir.)
Ben öyle bir mefhumu tanımıyorum. (imama)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder